Ev halkı anlamına gelen Ehlibeyt kavramı, sosyolojik açıdan ev sahibiyle eşini, çocuklarını, torunlarını ve yakın akrabalarını içine alır. Bu kavram, Kur'an-ı Kerim'de üç ayette geçmektedir.
"Namazı kılın, zekatı verin, Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehlibeyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor." ayetinde Ehlibeyt kavramıyla Hz. Peygamberin ailesi kastedilmektedir.
Peygamberimiz, eşi Ümmü Seleme'nin yanındayken bu ayet inmiştir. O sırada orada bulunan Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'i kollarının altına alarak "Allah'ım, bunlar benim Ehlibeytimdir. Onları günahlarından temizle!" diye dua etmiş, bunun üzerine Ümmü Seleme validemiz kendisinin Ehlibeytten olup olmadığını sormuş, Peygamber Efendimiz de ona, "Sen zaten hayır üzeresin, Peygamber eşisin." şeklinde cevap vermiştir.
Peygamberimizin soyu, Hz. Ali ile Hz. Fatıma'nın çocukları Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan ile devam etmiştir.
Milletimiz Ehlibeyte çok saygı göstermiş onların hatıralarını sürekli canlı tutmuştur. Bunun örneklerini hemen her yerde görmek mümkündür. Onların isimlerini cami ve medreselere en güzel hatla istemişlerdir. Çocuklarına Hasan, Hüseyin, Ali, Fatıma, Zehra gibi Ehlibeyt'in isimlerini vermişlerdir.
Alevi-Bektaşiler başta olmak üzere diğer bütün Türk sufi zümreler arasında Hz. Muhammed, Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin isimleri beş parmaktan oluşan el ile sembolleştirilmiş ve Ali Pençesi adıyla levhalaştırılmıştır. Bu levha, Hz. Peygamberin abasıyla üzerlerini örttüğü kendisi dahil abasının altındaki beş kişiyi sembolize etmektedir. Alevi-Bektaşilere göre, Hz. Peygamber, ümmetini Ehlibeytten en sevdiği Hz. Ali'ye emanet etmiştir. Ayrıca kızı Fatıma ile onu evlendirmiş ve daha sonra onu müsahip ilan etmiştir.
Milletimiz; Hz. Fatıma'dan "Fatıma Anamız" diye söz ettiği gibi çok küçük yaşından beri Peygamber terbiyesinde yetişmiş olan Hz. Ali için de övgü ifadeleri kullanılmıştır. "Allah'ın Arslanı, Şah-ı Merdan, Haydar-ı Kerrar, ilim beldesinin kapısı, kerremellahu veche" gibi. Hazreti Ali'nin kılıcı Zülfikar kahramanlık hikayelerini süslemektedir.
Yusuf Has Hacip, Kutdagu Bilig adlı eserinde Türkistan'da Ehlibeyte nasıl davranıldığı konusunda şu bilgileri vermektedir: "Hzimetkarlardan ve beyin adamları dışında, kendisiyle ilgileneceğim kimselerden bazıları, Peygamber'in neslidir. Bunlara hürmet edersen, davet ve saadete kavuşursun. Bunları pek çok ve gönülden sev; iyi bak ve yardımda bulun. Bunlar Ehlibeyet'tir... Ey kardeş! Sen onları, sevgili Peygamber hakkı için sev!"
Ehlibeyt sevgisi Türkler için birleştirici bir unsur olmuştur. Türkler, Ehlibeyti için birleştirici bir unsur olmuştur. Türkler, Ehlibeyti sevme konusunda tek yürek gibidirler. Büyük şairimiz Şeyh Galib'e "Hz. Muhammed Mustafa'nın al-i abasının ayağının tozuyuz." dedirten işte bu sevgidir. Hoca Ahmet Yesevi, Mevlana, Hacı Bektaşi Veli, Yunus Emre, Şah İsmail Hatayi, Pir Sultan Abdal, Kul Ahmet, Derviş Mehmet gibi birçok tekke edebiyatı şair ve halk ozanı; Hz. Ali, Hz. Hasan ve Hüseyin'in şehit edilmeleri karşısında Ehlibeyte duydukları derin sevgiyi dizelerinde en içten duygularla ifade etmişlerdir.
Henüz hiç yorum eklenmemiş.